Çocuğun manevi ihtiyaçları – 3


Çocuğun manevi ihtiyaçları - 3

Çocukla iletişim

Hepimiz çocuğumuzla bir şekilde iletişim kurduğumuzu zannederiz. Oysa üç gruba ayrılırız:
1- Çocuğuyla iletişim kurmayanlar,
2- Engelli iletişim kuranlar,
3- Çocuğuyla iletişim kurma işini ciddiye alan, özen gösteren ve bunu başaranlar.

Ne yazık ki son gruba dâhil olanlar devede kulak misali azdır. Bunun nedeni, sözgelimi trafik konusunda iyi kötü oluşmuş olan umumi bilincin iletişim konusunda oluşmamış olması yanında, çocukların genellikle önemsenmeyen insan grubunu oluşturmasıdır. Bunun bizim için geçerli olmaması gerekir, zira zayıfı seven bir peygamberin (as) ümmetiyiz.

Sahih-i Buhari’de Enes’in (r.a.) şöyle dediği rivayet edilir:
“Peygamber (s.a.v.), kadınlarla çocukların-zannedersem-düğünden geldiklerini görünce dikilip karşılarına-çıkmış ve onlara şöyle demişti:
-Allah için siz, insanlar içinde en çok sevdiğim kimselersiniz.
Bu sözü, üç kere tekrarlamıştı.(1)

Bizim için kazalardan ilk korunması gereken yavrularımızdır. İletişim ise, trafik gibi; belli kurallar çerçevesinde yürütülmesi gereken bir ilişkiler zincirini ifade eder. Dikkatsizce yapıldığında kazalar kaçınılmazdır. Bunun ölü ve yaralıları ise kalpler ve ilişkilerdir. (2) Kalp kırmamaya azami önemi veren bir dinin mensupları olarak insan ilişkilerine, hele de daha belimize gelmeyen boydakiler ile olanlara hakkıyla özen gösterdiğimiz ne yazık ki söylenemez.

Çocuğuyla iletişim kurmayanlar, ne yazık ki fazladır. Bu grubun en büyük handikapı, bunun farkında olmamalarıdır. İletişim, iki yönlü bir eylemdir. Bir tarafın diğerine buyruklar verdiği ya da eleştiriler yağdırdığı bir monologa iletişim denemez.(3) İletişim eksikliği konusunda yürek burkan bir örneği de bir psikologun makalesinde okumuştum. Bir kreşte yapılan araştırma sırasında çocuklara sorulan “Anneniz size nasıl davranıyor?” sorusuna bir çocuğun düşündürücü cevabı: “Annem bana davranmıyor!”.

Çocuğunuzla iletişiminiz engelli olmasın!

Büyük çoğunluğun iletişimleri engellerle maluldür. Hata yapmaya hakkımız olduğunu aklımızda tutarak; çocukla iletişimi baltalayan şeyleri öğrenmekte fayda var. Bunların hepsinden kaçınmak -imkansız değil- zor olabilir, ama en azından “bu çocuğa neden ulaşamıyorum?” sorusunun cevabı kafalarda netleşmiş olur.

İletişim engelleri

1- Emretme, yönetme:
“Yapman gerekir, yapacaksın, yapmak zorundasın…”
Korku ya da aktif direnç yaratabilir;
Söylenenin tersini denemeye davet edebilir;
İsyankar davranışa ya da misillemeye yol açabilir.

2- Uyarma, tehdit etme:
“Ya yaparsın, yoksa…”
Korku, boyun eğme yaratabilir;
Söz konusu sonuçların gerçekten meydana gelip gelmeyeceğini denemeye yol açar;
Gücenme, kızgınlık, isyankarlığa neden olabilir.

3- Ahlak dersi ve vaaz verme:
“… yapmalıydın” veya “senin sorumluluğun” ya da “şöyle yapmak gerekir”
Suçluluk duyguları yaratır;
Çocuğun durumunu daha şiddetle savunmasına yol açabilir (Kim demiş?).

4- Öğüt verme, çözüm getirme:
“Ben olsam…” “Neden … yapmıyorsun” “Sana şunu önereyim”
Çocuğun kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğunu ima eder;
Çocuğun sorunu düşünüp, değişik çözümler getirmesine engel olur;
Bağımlılık yaratır.

5- Mantık yoluyla inandırma, tartışma:
“İşte bu nedenle hatalısın” ” Olaylar gösterir ki…”
Savunucu tutumlara yol açar;
Çoğunlukla çocuğun artık ailesini dinlememesine neden olur;
Çocuğun kendisini yetersiz hissetmesini sağlar.

6- Yargılama, suçlama:
“Olgunca düşünmüyorsun” “Sen zaten tembelsin”
Yetersizlik, aptallık ve yanlış değerlendirme anlamı taşır;
Çocuğun azarlanma ve eleştirilme korkusuyla iletişimini kesmesine neden olur;
Genellikle çocuk yargı ve eleştirileri gerçek olarak algılar (ben tembelim) ya da karşılık verir (siz daha mükemmel değilsiniz).

7- Övme, görüşüne katılma:
“Haklısın, o öğretmen berbat birine benziyor” “Bence harikasın”
Ailenin beklentilerinin çok yüksek olduğunu ima eder;
Çocuğun kendini algılayışı ile övgü birbirine uygun değilse çocukta kaygı yaratabilir.

8- Ad takma, alay etme:
“Koca bebek” “Geri zekalı” “Hadi sende sulu göz”
Çocuğun kendini değersiz hissetmesine ve sevilmediğini düşünmesine yol açar;
Kendine bakışını olumsuz etkiler;
Genellikle karşılık verme isteği uyandırır.

9- Tahlil etme, teşhis koyma:
“Senin derdin nedir biliyor musun?” “Aslında böyle demek istemiyorsun”
Tehdit ve tedirgin edici olabilir, başarısızlık duygusu uyandırabilir;
Çocuk kendisini korumasız ve kıstırılmış hisseder;
Yanlış anlaşılma endişesi ile iletişimi keser.

10- Güven verme, teselli etme:
“Aldırma… Boş ver düzelir” “Hadi biraz neşelen”
Kendini “anlaşılmamış” hissetmesine neden olur;
Kızgınlık duyguları uyandırır (Size göre kolay tabii!);
Genellikle mesajı “Kendini kötü hissetmen doğru değil” biçiminde algılar.

11- İncelemek, soruşturmak:
“Neden?… Kim?… Sen ne yaptın?”
Genellikle hayır demeye veya kaçamak cevaplar vermeye yöneltir;
Soruyu soran nereye varma istediğini açıklamadığından çocukta endişe yaratabilir;
Sorulara cevap vermeye çalışan çocuk kendi sorununu gözden kaçırabilir.

12- İşi alaya vurma, konu değiştirme:
“Dünyayı neden sen yönetmiyorsun?” “Daha güzel şeylerden konuşalım”
Yaşamın güçlükleriyle savaşmak yerine onlarda kaçınmak gerektiği mesajını alabilir;
Çocuğa sorunlarının önemsiz olduğu anlamını verebilir;
Güçlüklerle karşılaştığında paylaşmaya çekinebilir.

Bu da mı yasak!?.. diye isyan etmeden önce, şunu düşünmelisiniz: Çocuğunuzun size açılmasını istiyorsanız, bunu yaptığı zaman onu yargılamayacağınızı bilmeli. Çocuğunuzun kişiliğinin gelişmesini, iç disiplin ve samimi bir ahlak sahibi olmasını istiyorsanız, işe onun yerine düşünmek ve karar vermek alışkanlığını terk etmekle başlamalısınız. “O zaman yanlış kararlar alır” saplantısından kurtulup, ona doğru kararları aldıracak yol göstericiliği arka planda kalarak yapma becerilerini kazanmak için kolları sıvamalısınız.

Aktif ve pasif dinleme

Kuşkusuz bu engelleri ilk olarak gördüyseniz kendinizi boşlukta hissettiniz. Oysa bu engellerden sıyrılarak iletişim kurmanın çok basit bir yolu vardır: Dinlemek!.. Bunu doğru yaptığımızda yanlış anlamalardan da kurtulmak mümkün olacaktır. Bu biraz da askerlikte yanlış uygulamalardan kaçınmak için yapılan emir tekrarı uygulamasına benzer. Çocuğun iletilerini doğru anlamamış olabilirsiniz. Siz duyduğunuzu yalın olarak tekrarladığınızda, çocuk anlaşıldığını düşünerek çözülebilir; daha önemlisi; konuşurken probleminin çözümünü sesli düşünerek kendisi bulabilir ki, bunun çocuğa katkıları inanılmaz boyuttadır. Aktif dinlemede ise çocuğun söylediğini biraz değiştirerek ya da ondan anladığınız şeyi tekrarlayarak, veya çok yargılayıcı olmadan yorum katarak cevaplarsınız, yanlış anladığınız söylenirse geri adım atmak üzere.

Bunun ayrıntıları için yazının hacmi yeterli gelmeyecektir, dolayısıyla Thomas Gordon’un “E.A.E. Etkili Anababa Eğitiminde Aile İletişim Dili” kitabını tavsiye ederim. Prof. Atalay Yörükoğlu’nun “Ana baba okulu”nda da bu konuda bilgiye ulaşabilirsiniz.

Dr. Mehmet Demir
Vuslat dergisi

1-El-Bidaye ve’n-nihaye, İbn Kesir
2-İnsan insana, Prof. Doğan Cüceloğlu
3-İletişim çatışmaları ve empati, Prof. Üstün Dökmen