Ruhun (k)aşınması


İnsan sonsuz düşüncelerin kaynağıdır. Bu düşüncelerin kaynaklandığı maddi yerin beyin olduğu kabul edilir. Tarihte düşüncenin kaynağı ruh kabul ediliyordu. Bugün bizim beynimize atfettiğimiz faaliyetlerin tümünün kalpte ya da akciğerlerde saklı olduğunu düşünüyor ve bunu ruhun yaptığına inanıyorlardı.

Ben de her zaman imanın nerede karar kıldığı konusunu merak ederim. “Dil ile ikrar kalb ile tasdik” denen imana ev sahipliği yapan kalb nerede acaba? Yürek dediğimiz kalp mi yoksa beyin mi? Kur’an buna sudûr da demektedir. Ruh beyinden müstakil bir alan mı? Beyin düşüncenin merkezi ise, ruhun yeri neresidir? Ruh’la ilgili fazla soru sormamanın istenmesi bu sorulara bir cevap bulamayacağımızın hikmeti mi yoksa? Ruhun ölümsüzlüğüne inananlar bile, onun beyinde bulunacağına artık inanmıyor. O halde günde 90.000’e yakın düşünce temasını işleyen faaliyet beynin bağımsız bir üretimi mi yoksa ruhun kıpırdanışının bir sonucu mu? İki-üç gündür bir huzursuzluk var üzerimde.

Avukatlık mesleğini icra edişimle ilgili, kendi yeteneklerim ve zaaflarımla ilgili beni sürekli hırpalayan bu rüzgâr nereden geliyor acaba? Bir ruhsal hastalığa mı yakalandım diye endişe içindeyim. Psikiyatr kitapları satın aldım, hastalıkları okuyorum. Hemen her hastalıktan bir belirti var bende. Bu durumda amatör psikiyatr olmak okumakla mümkün değil mi yoksa? Kitap klinik vak’aları, teşhis ve tedavi süreçlerini de anlatıyor. Bu kadar açıklayıcı bir yöntem, teşhisi isabetli kılmak için gerekli verileri bana sunuyor. Okuduğunu anlayan ve kendisini acımasızca yargılayan biri için teşhis koymak zor değil. Kaldı ki kitap Borderline Kişilik bozukluğunda hastalar; “Özeleştirisel ve kendini kınayan bir biçimde kendilerine dönerler. Kendilerini aşağı görerek, başkalarının kendileriyle ilgili olarak yapmalarını bekledikleri ağır eleştirileri, acımasız yargıları kendileri için yaparlar. Yalnız anksiyete ve bir çatışma sergilemekle kalmazlar, suçluluk, vicdan azabı, pişmanlık ve kendi kendini küçümseme belirtileri de gösterirler. Arada bir ortaya çıkan bu duygular onları bunaltır ve kendi kendilerine zarar veren, yıkıcı eylemlerde bulunmalarına yol açar.” demektedir. Bu teşhis karşısında beynimde bir burgu gibi vınlayan, eleştirisel düşünceler kesin bir hastalığın sonucudur diye endişelenmekte haklıyım.

Ben güçlü ve dirayetli biriyim, bu hastalığın üstesinden gelirim diye kendime moral verip güçlendirmeye çalışıyorum. O zaman da eleştiri yöneltilen davranış ve zaaflarıma binbir gerekçe ve mazeret üretmeye başlıyorum. Bu gerekçe ve mazeretlerin bir kaçış olduğunu söyleyen derinlerdeki bir ses daha da acı verip, kendimin iflah olmaz bir hasta olduğu kanaatimi güçlendiriyor. Bunun üzerine “benim Türkiye’yi kendi haline bırakma lüksüm yok!” diye yazılar yazdığım aklıma geliyor. Kendime haksızlık yapmayayım, yeteneklerimi kabul ettiğim zamanlar da oluyor. Hatta bendeki gizli yetenekler o kadar çok ki gizli olduğu için ben bile çoğunun farkında değilim. O zaman da kitap bende narsisistik kişilik bozukluğu olduğunu söylüyor. Bu hastalar “Özel insanlar olduklarına, özel haklarla donandıklarına inanırlar. Eleştirilmeye ya da yenilgiye büyük bir kızgınlıkla ya da depresyonla karşı koyarlar. Benlik saygıları kırılgandır.”

İçimdeki ses, beynimdeki düşünceler beni sürekli eleştiriyor, rahatsız edici bir tablo sergiliyor kendimle ilgili. Bu vicdan mı, iyilik meleği mi yoksa beni hasta kılan vehim ve vesveselerin gittikçe güçlenmesi mi? İçinden çıkamıyorum. Getirilen eleştiriler haklı üstelik. Şimdi bu çatışma nedeniyle yazıyı bırakmayı çok istiyorum. Bunun insanın içinde geçmesi bile yıpratıcı iken, bir de yazıya dökmek insafsız bir yargılama halini alıyor. Bu kaçışın da kişiliğin güçlü olmamasına yoran bir bölüm de var Psikiyatri kitabında. Sıkıysa yarım bırak ya da kendi kişiliğini ispatlamak için eziyetle tamamla bu yazıyı bakalım. Bir işe başlarsan geri çekilmek sözkonusu olamaz. Olursa, bu da bir zaaf ve hastalık alameti demektir. Şimdi kendime güvenip, özel bir insan olmanın hazını yaşamak da, kendime özeleştiri getirmek de bir yanıyla hastalık teşhisi gerektiren belirtiler. Bu durumda ben sağlıklı orta yolu ve kişilikli sayılan bir kıvamı nasıl bulacağım?

1- Kur’an-ı Kerim, Araf, 43-Yunus,57 İsra, 85 “Bir de sana rûhdan (Ruhûn hakikatinden) soruyorlar. De ki: rûh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.
2- Susan Grenfield, İnsan Beyni, Varlık Yayınları, İstanbul, 2000, s.13 3- Prof.Dr. Ertuğrul Köroğlu, Tanımlayıcı Klinik Psikiyatri, HYB, Yayıncılık, Ankara,2004 s.531 4- Age. S.537

Mustafa Everdi

Yorum bırakın